Yeni Başlayanlar için Felsefeye Kısa Bir Giriş

Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN

 

 

 

 

 

  farkımız, kitaplarımızda...

 

ISBN : 978-605-9594-

Eylül 2019, 140 sayfa

(13,5x21 cm2), 70 gr süper lüks enzo kitap kağıdı.

Tüm üniversiteler kitaplarımızı okutuyor... Papatya Bilim, farkımız kitaplarımızda...


Yeni Başlayanlar için Felsefeye Kısa Bir Giriş


Arka kapak yazısı.

Yeni Başlayanlar için Felsefeye Kısa Bir Giriş’in temel amacı felsefi söylemlerin çoğulluğunda yitip gitmemek, yalınlığı yakalamak, felsefi olanla olmayanı ayırt edebilmek. Felsefe dünyasındaki bu denli farklı yazma çabası, ortak paydasına ya da paydalarına nerede ulaşıyor? Felsefenin nabzı nerede atıyor? İnsanın, bilginin, yaşamın bütünlüğü nerede kendini ele veriyor? Yaşama dünyasının karmaşıklığından nasıl kurtulabiliriz ya da karmaşıklıkla nasıl başa çıkabiliriz? Felsefe burada en büyük yardımcımız. Çünkü felsefe “dışdünya-düşünme-dil” ya da “varolan-kavram-terim/sözcük” arasındaki ilişkilerde varoluyor; “insan-dünya-bilgi/bilgi olmayan ilişkilerinin arasında felsefe bir “düşünme yolu”, “bilme yolu” ve  bir “yaşama yolu” olarak beliriyor. Felsefenin en ortak sesini dinleyerek “düşünelim”, “bilelim”, “yaşayalım”, kısaca varolalım!



İÇİNDEKİLER

Sunuş

Ders 1. Genel Çerçeve

Ders 2. Mitos’tan Logos’a Doğru 

Ders 3. Varlık Felsefesi 

Ders 4. İnsan Felsefesi 

Ders 5. Zihin Felsefesi

Ders 6. Dil Felsefesi

Ders 7. Bilgi Felsefesi 

Ders 8. Bilim ve Teknoloji Felsefesi

Ders 9. Ahlak Felsefesi ya da Etik

Ders 10. Hukuk Felsefesi

Ders 11. Siyaset Felsefesi

Ders 12. Sanat Felsefesi

Ders 13. Eğitim Felsefesi 

Ders 14. Felsefe Tarihi ve Günümüzde Felsefe Sorunları

Türkiye’de Türkiye’den Felsefeye Bakışlar

Felsefeye Yeni Başlayanlar için Kısa Bir Kaynakça

Kaynakça


Sunuş

 

 Felsefe alanında yazılmış olan kitapların birçoğunun ortak başlığı “Felsefe Giriş”tir. Bu girişlerin içerik olarak ne denli çeşitli olduğu bilinmektedir, hatta bu kitapların gerçekten bir giriş olup olmadıkları da tartışmalıdır.

Herhangi bir bilgi dalına giriş niteliğinde bir kitap yazmak üzere yola çıkanların sorumluluklarının çok büyük olduğunu düşünüyorum. Üstelik de felsefe alanında bu sorumluluğun çok daha büyük olduğunu ileri sürüyorum. Çünkü felsefe söz konusu olduğunda, birbirinden çok farklı boşsöz kalabalığı, bir Ortaçağ deyimiyle flatus vocis’ler toplamı ortalığı sarmakta; yazılanlar, ilgili bilgi dalını aydınlatmaktan çok karartmaktadır, okurları ürkütmektedir. Çünkü felsefe bağlamındaki “giriş” yazarlarının birçoğu, yalın ve sade olanın dışına çıkıp, çoğun karmaşık bir biçimde yapıtlarını oluşturmaktadırlar.

“Giriş” kitabı yazılırken ayrıca en çok dikkat edilmesi gerekenin, yazılan kitaba ilişkin düzey olduğunu düşünüyorum. O nedenle de daha baştan, başlık olarak “Yeni Başlayanlar için” demeyi uygun buldum ve şimdiye değin yaptığım tüm felsefe çalışmalarımı, bu bağlamdaki bilgi ve deneyim birikimimi, felsefe bilgisinin zorluklarını, karmaşıklıklarını, yalın yönlerini, kısacası olabildiğince tüm özelliklerini hesaba katarak, en başta da bu bilgiyi anlamaya çalışacak kişileri, öğrenenleri dikkate alarak, on dört ders başlığından oluşan ve sistematik olarak birbirine eklemlenen bu metni kaleme aldım.

Baştan beri felsefeyi bir dil olarak değil de söylem olarak belirgin kılmaya çalışan bir felsefe emekçisi olarak, şimdiye değin yazdıklarımdan damıtılmış ya da süzülmüş bir biçimde, sadeliği, yalınlığı gözeterek, her zaman yaptığım gibi, “felsefenin gör dediği”ni görmeye ve göstermeye çalışarak, seçenekli düşünmeyi önceleyerek, büyük bir hevesle felsefe dünyasına yönelenlerin yarı yolda kalmamalarını içtenlikle isteyerek, kalıp düşüncelerden ve ezberci tutumdan tümüyle vazgeçmenin gereklerini yerine getirmeyi dikkate alarak kitabı tamamladım.

Lise eğitimimden beri içinde olduğum, bana her zaman bir “form”, “biçim”, “kap”, “çerçeve” gibi görünen felsefe ve felsefe dünyasının yine bana zihinsel olarak kazandırdıklarının bende bıraktığı tortuları, bu bağlamda kaydettiğim gelişmeleri, her zaman alçakgönüllü bir öğrenci tutumu içinde felsefe bilgisini karşılayışımı, sonunda edindiğim felsefi duruşu, yalnızca ders verdiğim üniversitelerin kurumsal çatısıyla sınırlamayı hiçbir zaman  istemedim ve her zaman bilgide buluşmayı önceledim. Zaman içinde, yaşayarak, okuyarak, kuşku duyarak, irdeleyerek, tartışarak, kendi kendimle, öğrencilerimle, meslektaşlarımla konuşarak edindiğim felsefi duruşu, yazdığım birçok kitabımda ve kitap bölümünde adım adım hesabını vererek ortaya koymaya çalıştım.

Felsefenin neliği konusuna sık sık el attım. Bu konudaki ustalarımın da özellikle Ortaçağlılar olduğunu her fırsatta dile getirdim. Felsefenin bir düşünme-bilme-yaşama yolu olduğu savını, bu üç bağlamın somut sonuçları olan düşünce-bilgi-ilke kavramlarıyla koşutluk içine sokarak, felsefe dünyamı kurdum. En önemlisi de tekil-tümel gerilimini yakalayışımın yine somut sonucu olarak, antropontoloji ya da insan-varlıkbilgisi kavramını yarattım, felsefe alanyazınına armağan ettim.

İlk yazı denemelerini üniversite yıllarında yapan biri olarak ve bu denemelerde kısa zamanda mesafe kat eden biri olarak düşündüğümde, derslerde, seminerlerde, düzenlenen toplantılarda, okumalarımda not almamın, yazarlık yönünde beni ne denli geliştirdiğini fark ettim. Artık benim için yaşamak, felsefenin gör dediklerine olabildiğince doğrudan yönelmek, kuşku duymak, tartışmak, okumak, eleştirmek ve yazmaktı.

Felsefenin kavramsallaştırdığı, sorunlaştırdığı varolanlar alanında dolaşırken yitip gitmek çok kolay, işte felsefe dünyasında kaybolmamak için, kimi ipuçlarının yakalanması, felsefi bir duruşun yavaş yavaş ve özenli bir biçimde geliştirilmesi, iz sürülmesi, detektif gibi ve aynı zamanda büyük bir iştahla, farklı düzeylerdeki (dışdünya-düşünme-dil) varolanlarla bağlantı kurulması, özne olarak varolana ulaşmamızı önleyen perdeleri bir bir ortadan kaldırma cesaretinin gösterilmesi ya da bu cesareti gösterenlerle buluşulması gerekiyor. Ama varolanlarla kurulacak bağlantıların itici gücü nereden gelecek? Bu itici gücü yaratacak ve taşıyacak olanlar, karşılaşmalarımız, karşılaştırmalarımız olacaktır ve bütün bunların arasındaki gereksinimlerimiz, sınanmaya açık bilgilerimiz, inanışlarımız, değerlerimiz ve ilkelerimiz olacaktır; onların eşliğinde çizdiğimiz yaşama yolumuz olacaktır. Bunların hepsi bizde birtakım izler, tortular bırakıyor; biz, her birimiz işte bunların arasındayız ve yalnızca yaşamakla yetinmemeliyiz, yaşadıklarımız üzerinde de düşünmeliyiz; yaşadıklarımız, yaşantıladıklarımız, karşılaştıklarımız, karşılamalarımız arasında bağlantı kurmalıyız. Belleğimizi sürekli olarak etkin kılmalıyız. Kendimiz ve varlığımızı borçlu olduğumuz başkaları için de yol açıcı olmalıyız.

Bu serüvene atılmak ve başlamak gerekiyor, bu cesareti göstermek gerekiyor; yalından karmaşığa doğru gitmek gerekiyor, direnmek gerekiyor. Yeni Başlayanlar için Felsefeye Kısa Bir Giriş bu cesareti size verecektir umudundayım ve arkası gelecek: Bundan böyle felsefece ele alınmamış bir yaşama kesitini düşünemeyeceksiniz bile ve her geçen gün Sokrates’e (MÖ 469-MÖ 399),  Descartes’a (1596-1650), Kant’a (1724-1804), Bertrand Russell’a (1872-1970) felsefi duruşlarının içeriği bakımından olmasa bile, felsefe sorunlarına yönelimdeki ortaklıkları bakımından hak verecekseniz. Kavramlarınızı oluşturmaya çalışırken, kavramlarını sürekli olarak günlük yaşamın sınayıcı oluklarından geçiren Platon’un (MÖ 428/427 ya da 424/423-MÖ 348/347) ne denli haklı olduğunu düşüneceksiniz. Nietzsche’nin (1844-1900) köktenci karşı duruşunun uyarıcılığında, kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Şimdiden belirteyim: Bu kısa girişte filozoflarda sözcüğü sözcüğüne alıntı hemen hiç yok; burada bir bakıma, yukarıda da belirttiğim gibi, bir “biçim”, “form”, “kap”, “çerçeve” olan felsefenin üzerinde durdum. Söz konusu biçimin, formun, kabın içeriklerini oluşturmak, işte bu tümüyle size kalmış olandır; içerikleri siz oluşturacaksınız; felsefenin gör dediğiyle, yaşama dünyasını, insan dünyasını siz değerlendireceksiniz.  

Başlangıç düzeyindeki bu çalışmanın son sayfalarında yer alan, sizin için hazırlanmış olan kaynakçada çok daha rahat bir biçimde artık emin adımlarla ilerleyeceksiniz. Felsefedeki içtenliği, sadeliği, yalınlığı yakalayacaksınız. Hepimizin böyle bir yolda ilerlemesi, bu uğurda çaba harcaması daha iyi bir dünyanın da yolunu açmaz mı? Denemeye değer değil mi?  Görme- okuma-gözlemleme-tartışma-kuşku duyma-eleştirme- sorgulama-detektiflik yapma cesaretini gösterin! Felsefe size kendini açıyor! İlk okurlarımın da başta torunum Güven Ege Çotuksöken olmak üzere en genç kuşaklar ve kendini en genç hissedenler olacağını düşünüyorum. Her zaman dediğim gibi, bilgi hep gençtir; üreteni de, uğraşanı da, paylaşanı da genç tutar.  ~ Betül Çotuksöken


Akademik Bilimsel Üniversite Ders Kitapları - Papatya Bilim Yayınevi